14 Eylül 2009 Pazartesi

Kuşadası Milli Park - En Güzel Denizler Listemde İlk 5'te

Yolculuğumuzun 2. durağı Kuşadası oldu. Biz havayı koklayan kediler, düşündük taşındık, hesapladık ve kötü havadan kurtulabilmek için aklımız Çeşme'de kala kala Kuşadası yollarına koyulduk. Bizim yazlığımız Kuşadası'na yarım saat mesafede olduğu için ben bugüne kadar hiç Kuşadası'nda kalmamıştım. Kuşadası ziyaretlerim hep günübirlik kısa gezilerden ibaretti. Ayrıca kocaman bir şehri andıran ve çarpık kentleşmenin boy gösterdiği Kuşadası'nı pek de sempatik bulmuyordum doğrusu. Ama yıllar önce ailemle gittiğim Milli Park'ın güzel denizinin sevdasına bir şans vermek istedim Kuşadası'na. İnternetten şans eseri bulduğumuz otelimiz o kadar güzeldi ki. Hava kapalı olmasına, sert rüzgarlar esmesine rağmen Kuşadası'na geldiğimize pek mutlu olduk. Hayatımda gördüğüm en geniş, en ferah, en güzel oda bu otelin odası. Üstelik özel bir oda filan da değil, otelin tüm odaları bu şekilde düşünülmüş. İnsan kendini yazlık evinde kalıyormuş gibi hissediyor. Balkonunun enfes manzarası da cabası.Salı günü odada İstanbul'da yaşanan sel felaketi seyrederek ve dinlenerek geçti. Neyse ki ertesi sabah güneş güzel yüzünü gösterdi de biz erkenden Milli Park yollarına düştük. Otelimize 20 km mesafedeki bu cennet köşesi bize Çeşme'yi unutturdu. Denizin turkuaz rengine çam ağaçlarının muhteşem yeşili eklenince biz mutluluktan sarhoş olduk.Her bir koya hiç bıkmadan girdik. Birkaç turist dışında kimselerin olmadığı bu cennet köşesinde saatlerce yüzdük, güneşlendik. Denizi ve plajı irili ufaklı taşlarla dolu olan bu koylar Çeşme'nin ipek kumsalından sonra pek bir değişik geldi. Özenle inceledik, en beğendiklerimizi seçtip beraberimizde İstanbul'a kadar getirdik.
3. gün otelimizden ayrılmadık ve otelin plajından denize girdik. Girdiğimiz onca güzel denizden sonra bizi pek kesmedi ama olsun. En azından hava güneşliydi ve önümüzde daha Foça durağı vardı :)

Hiç yorum yok: