18 Temmuz 2008 Cuma

TATİLİM GELDİ!


Evet sonunda tatil zamanı geldi. 1 yılı daha devirdim ve tatile hak kazandım. Türkiye Cumhuriyeti'nin çok sevgili bir vatandaşı olduğum için bu senede 2 koca hafta tatilim var. İlk haftasını önümüzdeki hafta kullanacağım. Bu gece yola çıkıyorum. Önce Özdere sonra Marmaris sonra tekrar Özdere yaparak turumu tamamlamayı düşünüyorum. Bu tatilin en özel yanı iki kız olarak tatil yapacak olmamız. Thelma and Louise hesabı yazlıkta buluşup arabamıza atlayıp güneye ineceğiz. İki özgür, bekar bayan yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Marmaris İçmeler mevkininde bol bol dinlenmeyi, bol bol eğlenmeyi, bol bol gezmeyi, bol bol içmeyi, bol bol yüzmeyi, bol bol dans etmeyi, bol bol güneşlenmeyi, bol bol yemeği, bol bol yatmayı planlıyoruz. Herşeyi bol bol yapamalıyız çünkü ikimizde bir yıl boyunca haddinden bol çalışıyoruz. Dönüşte görüşmek üzere...

17 Temmuz 2008 Perşembe

30 OLDUM :)


Evet doğum günümün üstünden 1 hafta geçti bile. Bu yazı biraz gecikti ama mazeretim var. Bilgisayarım çöktü. Şu anda serviste ve bu hafta sonu tatile çıkacağım için işte de kafamı kaşıyacak vaktim yok. Doğum günüm çok keyifli geçti. Önce ajansta kutladık, sonra Life Roof'ta. Böylece bir gecede iki kez pasta kestim. İkisi de sürpriz oldu. Canım arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Doğum günüm Çarşamba akşamına denk geldiği için mekan bomboştu. Sanki özel olarak kapatmış gibi olduk. Süper oldu. Ayrıca 20 kişilik bir ekip olarak tepim tepim tepindik, kurtlarımızı döktük. Hiçbir doğumgünümde bu kadar dans ettiğimi hatırlamıyorum. Zaten son zamanlarda o kadar çok çıkıp eğlenmeye, gezip kudurmaya başladık ki demek insan yaşlandıkça gençleşiyormuş :) Şaka bir yana garip bir şeymiş 30 olmak. İçim 20'li yaşlı halimden çok daha kıpır kıpır, ama aklım çok daha başımda :P İlginç bir tezatlık var yani. Yaşamın anlam ve önemine uygun olarak Handan'ın verdiği 30 Mumlu Pasta'yı okuyorum şu aralar. 30 yaş sendromunu anlatan çıtır çerez bir kitap. 30 yaşındaki şehirli, kariyer sahibi, bekar kadınları anlatıyor. Yani beni :) Enteresan tespitler var. Bir ara bunları da sizinle paylaşırım.

3 Temmuz 2008 Perşembe

GÜÇLÜ KADINLAR

Bugün patronum bana bu yazıyı gönderdi. Tam da 30 yılın muhasebesini yaparken düşüncelerime tercüman olan bu yazıyı buraya koymadan edemedim.

Güçlü kadınlar vardır, her işlerini kendileri halletmeye çalışan. Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen. Onlar kendi paralarını kendileri kazanmak isterler. Evdeki tüm tamirat, tadilat işlerinden anlarlar. Bir erkeğe mecbur kalmadan da hayatlarını devam ettirebilirler. Faturalarını kendileri yatırırlar. Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar. Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler. Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü…

Aşık olduklarında hissederek yaşarlar. Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler. Sevdiklerine problem çıkarmazlar. Bütün gün çalışıp durduktan sonra, akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde, hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan, o her neredeyse onun olduğu yere giderler.

Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan, yansıtmazlar çünkü. Para var mı, işyerinde sıkıntı mı oldu, birine canı mı sıkıldı, hiç bunlarla yormazlar birlikte oldukları erkeği. Çünkü istemezler kimse onlara acısın.

Sonra da bir bakarlar ki, bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz. Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür. Eskaza dayanamayıp sorunlarını paylaşmaya kalksalar, bu sefer de sorunlu kadın, kaprisli kadın, tahammül edilmez kadın damgasını yerler. Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar! Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini, içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.

Sonra bir dosttan, eşten ya da tanıdıktan duyarlar ki onu terk eden gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış. Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin ona muhtaç olduğunu görmek bir çok duygusunu okşar erkeğin. Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.

Mesela fatura filan yatıramazlar, anlamazlar çünkü. Nerden yatırılır onu da bilmezler. Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar, çünkü taşıyamazlar onca torbayı. Hep yorgun olurlar, bütün gün spor salonları, kuaför, o mağaza, bu mağaza gezerler. Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. Akşam eşleri eve geldiğinde, bugün nereye yemeğe gidelim, diye sorarlar. En kötü ihtimal dışardan yemek söylerler. Zayıf kadınlar doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere. Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar. Huysuzluk da ederler, ama bu erkeğin hoşuna gider, çünkü kadın ona muhtaçtır, söylenmeyen güçlü kadının aksine, hiçbirşeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar. Pek teşekkür etmezler, kıskançlık krizlerini de severler. Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını karartırlar. Erkekler bu kadınları asla terk edemezler. Çünkü o güçsüz, kırılgan bir kadındır. Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur. Koruyup kollanmalıdır her an o!

Zayıf kadınlar hiç çökmez, buruşmaz ve yıpranmazlar. Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır. Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar.

AYLİN KOTİL SARIGÜL

DOĞUM GÜNÜ PARTİM

2 Temmuz 2008 Çarşamba

GERİ SAYIM BAŞLADI...

Evet geri sayım başladı. Artık 30’a gün sayıyorum. 20’li yaşlar geri kalıyor. Hayatımda yeni bir dönem başlıyor…

Ahlayıp vahlayıp yaşlanıyorum triplerine girmeden önce 30 yılın ardından hayatta neler öğrendim onları yazayım dedim. Yani 30 yıl demek büyümek demek, yaşayıp deneyimlemek demek olgunlaşmak demek. Evet 10’lar güzeldi, 20’ler daha da güzeldi ama eminim ki 30’lar daha da güzel olacak. Çünkü artık ayaklarım daha sıkı yere basıyor, sesim daha gür çıkıyor, kendime güvenim tam. Artık biliyorum ki…

Acılar insanı öldürmüyor.

Her karanlığın ardından güneş doğuyor.

Kimse gerçek bir arkadaşın yerini tutmuyor.

İnsan karşısındaki değiştiremiyor sadece kendini değiştirebiliyor.

Aşk çabuk bitiyor, sevgiyse çok emek istiyor.

Hiçbir şeyi planlayıp programlamak mümkün değil hayat bildiğini okuyor.

Düşmeden yürünmüyor.

Hayatına giren her insan sana bir şeyler öğretiyor.

Kaşındaki suçlamadan önce kendine dönüp bakmak gerekiyor.

Büyük konuşmamak gerek, başa gelen çekiliyor.

Ve en önemlisi HAYATTA EN ÖNEMLİ HAZİNE ANNE VE BABA.