23 Şubat 2011 Çarşamba

Programsızlık içinde program yapmaya çalışmak

Yine iptallerdeyim. Küçük ajandama programlarımı yazıp yazıp yanına parantez içinde iptalleri basıyorum. İş karıştı, işler karıştı... Ben karıştım. Ama yine de hiç durmadan program yapmaya devam ediyorum :)

Gelelim son zamanlarda yapmayı başarabildiklerime
Kısa kısa...
  • En son sinemada Aşk Tesadüfleri Sever filmini izledim. Mehmet Günsür'ün güzel yüzünün hatrına çekilir bir film ama keşke tesadüfleri bu kadar abartmasalardı. 5-10 tesadüf daha az olsaydı daha iyi olmaz mıydı :) 
  • En son DVD'de Love and Other Drugs'ı seyrettim. Ehhh işte iyi desem iyi değil, kötü desem kötü değil. Beni şaşırtacak bir sonu olsaydı sevebilirdim belki ama yine Hollywood klişesi olmaktan kurtulamamış.
  • En son okuduğum kitap Evrenden Torpilim Var. Siz de okuyun ya, hayata dair çok önemli tespitleri var. Ama bunu hiç de ukalaca yapmıyor. Sanki bir kafede bir arkadaşınızla konuşuyor gibi hissediyorsunuz kendinizi.
  • En son izlediğim tiyatro oyunu Ölüleri Gömün. Büyük prodüksiyon, etkileyici bir konu ama yine ruhsuz devlet tiyatrosu oyunculukları :(
  • En son keşfettiğim mekan La Luna Piena. Bebek'te süper bir balık restoranı. Hem fiyatları makul, hem lezzetleri enfes, hem de manzarası muhteşem. Rakı balıkçılar kaçırmayın derim.
  • En son dinledidiğim albüm Zaz. Bir süre sokak şarkıcılığı yapmış, muhteşem sesiyle dikkat çeken Fransız bir şarkıcı. Buyrun size en sevdiğim şarkısı...

Yine de bu programsızlık için de hiç fena değilim değil mi? 

    14 Şubat 2011 Pazartesi

    Eros öldü!!!

    Eros elim bir kaza sonucu ölmüş olacak ki bunca güzel kız Sevgililer Günü'ne yalnız giriyoruz :) Aman zaten isabetsiz oklarıyla, bizi deli etmekten başka bir işe yaramıyordu :) Kendi işimizi kendimiz görürüz artık...

    10 Şubat 2011 Perşembe

    Kış Çayı

    Herkesin bir kış çayı var. Benimki de tarçın-zencefil-zerdeçal. Mis gibi kokuyor ve soğuk algınlığına iyi geliyor. İçine de tat versin diye bal karıştırıyorum. Gerçekten müthiş oluyor. Ortaköy'de işyerime çok yakın bitkisel ürünler satan bir dükkan var. Orada bu üçlünün bir arada olduğu paketler hazırlanmış. (Çubuk tarçın+kök zencefil+kök zerdeçal) Her birinden bir parça koyup 1 bardak suda kaynatıyorsunuz sonra da afiyetle içiyorsunuz.

    Geçen gün bilimsel bir kaynaktan çay tüketimiyle ilgili bazı bilgiler okudum. Düzenli çay tüketimi, kalp krizi geçirme riskini azaltabildiği gibi, bağışıklığı güçlendirebiliyor, kemik yoğunluğunu arttırabiliyor ve böbrekte taş oluşumunu engelleyebiliyormuş. Hatta kimyasalların tetiklediği kansere karşı da koruyucu olabiliyormuş. Günde en az 3, en fazla 6 çay fincanı yeşil, siyah ve bitkisel çay tüketilmesi öneriliyormuş.

    Ayrıca her gün kullanılan bal ve tarçının bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, vücudu bakteri ve virüs saldırılarına karşı koruduğunu biliyor muydunuz?

    Zencefil ve zerdeçal da soğuk algınlığı ve griple savaşıyormuş. Ben de bugün onlarla savaşıyorum bakalım birlikte başarlı olacak mıyız?

    8 Şubat 2011 Salı

    Benim Değerli Değersiz Taşlarım

    Cumartesi günü Akmar'dan doğal şifalı taşlar aldık. Uzun süredir bir pembe kuvarsım olsun istiyordum. Ama pembe kuvarsın yanında bir sürü daha taşım oldu. O rengarenk taşların içinde insanın kendini dizginlemesi o kadar zor ki. Olsun da olsun hepsi benim olsun durumu. Her birinin ayrı özelliği var. Okudukça tipinden çok özelliklerine odaklanıp, ihtiyaçlarını düşünmeye başlıyor insan. Neyse sonunda elimde 4 taşla dışarı çıkmayı başarabildim. 2 tane de önceden vardı etti 6. Ama eğer enerjilerini seversem eminin çok yakında o 6 olur 16 :)

    Bakalım neler neler almışım:
    PEMBE KUVARS (Kalp çakrası): Aşkın ve sevginin taşı. Kişinin kendine, ailesine, çevresine duyduğu sevgiyi güçlendirir. Sakinleştirici etkisiyle kalbi rahatlatır, duygusal acıların çabuk iyileşmesini sağlar. Kişinin endişelerinden kurtulup yaşama sevinci duyması için güç verir. Çevresindeki güzelliklere karşı duyarlılığını artırarak ümitsizlik ve kötümserlik duygularını yok eder. Kişinin kendisiyle barışık olmasını sağlar. Muhteşem değil mi?
    AMETİST (Taç çakrası): Bulunduğunuz ortamı negatif enerjilerden arındırarak, pozitif enerjilere dönüştürür. Kişiye pozitiflik ve huzur verir. Enerji dolu bir taş olduğu için çoğu insan üzerinde canlandırıcı bir etkisi vardır. Yaydığı enerjiyle sizi olumsuzluklardan korur. Pembe kuvars ile birlikte kullanıldığında aklı güçlendirdiği ve kalbi de koruduğu söylenir. Özellikle baş ağrılarına ve migrene iyi gelir. Pembe ve morun güzel uyumunu da düşünecek olursak pembe kuvars ve ametistli bir kolye tasarlanabilir.
    JASPER (Kök çakrası): Güç ve cesaret taşıdır. Kişinin hayal dünyasını harekete geçirir ve hayallerini gerçekleştirme cesareti verir. Kişisel bağımsızlık için sizi yüreklendirir. Kendinizi sağlıklı ve güçlü hissetmenizi sağlar. Sindirim sistemini destekler. Karaciğer, dalak ve mesaneyi kuvvetlendirir. Mide ve böbrekler için faydalıdır. Erkeklerde, erkeklik özelliklerini artırır. Ben rengini sevip de aldım :)
    KALSEDON (Boğaz çakrası): Duygusal gerilimi yumuşatır. Duygusal olarak kendinizi gerilim altında hissettiğiniz anlarda, size ihtiyaç duyduğunuz içsel desteği sağlar. Kendinizi içtenlikle, dürüstçe ifade edebilmeniz için cesaret verir. İletişim yeteneğini güçlendirir ve iyi konuşmayı sağlar. Nazara karşı korur. Solunum yolu rahatsızlıklarına iyi gelir. Adam dedi ki: Boğazın ağrıdığında boğazının üstünde tut. İyi gelir. Hadi bakalım göreceğiz.
    OBSİDYEN (Alt karın çakrası): Kızgınlık ve öfke duygularını yok eder. Bilinçaltı blokajlarını temizler. Kendi içinize bakmaktan çekindiğinizde, içinizdeki olumsuz düşünce ve duyguları güçlendirerek fark etmenizi sağlar. Unutmak istediğiniz anlardan kurtulmanıza yardımcı olur. İçinize korkusuzca bakabildiğinizde, olumlu değişikliklere adım atabileceğiniz için herkesin ihtiyacı olan bir taştır. Karaciğerinizi temizlemeye yardımcı olur. Kan dolaşımını hızlandırır. Bu taş bana doğum günümde gümüş bir kolye olarak hediye gelmişti. Sonra bir tepetaklak oldum ama iyi de olmuş :)

    4 Şubat 2011 Cuma

    ANNEM

    Bugün bu dünyada sevgisine en çok güvendiğim, yanında kendimi daima güvende ve huzurlu hissettiğim biricik annemin doğum günü. Nice yaşlara canım anneciğim. Birbirimize çok benzemesek de bence bu dünyada beni en çok anlayan insan sensin. İyi ki varsın, iyi ki benim annemsin :)
    Kaç yaşıma gelirsem geleyim bana daima aynı şefkati, toleransı ve anlayışı göstererek, beni koruyup kollamaya çalışıyorsun ya SENİN ÇOCUĞUN OLMANIN EN GÜZEL YANI BU :)

    O zaman hep bir ağızdan Sertap Erener'in şarkısını söyleyelim :

    Bir tek annem olsun bana bir şey olmazzz...

    3 Şubat 2011 Perşembe

    Hayat Dediğin...

    Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir diye bir cümle okudum bir yerde. O kadar doğru ki siz sürekli planlar yapsanız da hayat her zaman bildiğini okuyor. Dünden beri düşünüyorum. Sanki 30-40 yıl daha yaşayacakmış gibi ciddiye alıyorum hayatı. Her şeyi akışa bırakmış bir şekilde erteliyorum hayallerimi. Evrene güvenip her şeyin zamanı var, gelecek, olacak diyerek geçiştiriyorum günlerimi. Oysa kontratım mı var sanki. Niye her günümü son günümmüş gibi yaşayamıyorum? Niye her şeyi ince eleyip sık dokuyorum? Niye senaryolar yazarak öyle olursa şöyle olur, böyle olursa şöyle olur gibi uzun vadeli planlar yapıyorum? Bilinmez işte... 

    Zamansız ve ani ölümler insana ister sitemez bunları düşündürtüyor. Dün sabah Defne Joy Foster'ın ölüm haberini aldığımdan beri kafamda bunlar uçuşup duruyor. Bir iki gün sonra ise yine unuturum ve dünyaya kazık çakacakmışım gibi yaşamaya başlarım. Oysa hayat nefes aldığımız anların toplamından değil, nefesimizi kesen anların toplamından oluşur der Aşk Doktoru filmindeki Alex Hitch Hitchens. (Life is not measured by the breaths we take but by the moments that take our breath away) Ne kadar da doğru...

    Bir de bugün bana Can Yücel'in çok sevdiğim bir şiirini yollamış arkadaşım. Tam da bu işte budur hayat dediğin...

    TAM ZAMANINDA YAŞAMAK
    Yemek de boş, içmek de,
    Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
    Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
    Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
    Gözlerinin içine baka baka.
    Bisikletinin gidonunu
    Tam zamanında çevirmelisin
    Düşmemek için.
    Tam zamanında frene basmalı,
    Tam zamanında yola koyulmalısın.
    Tam zamanında okşamalısın başını
    O üzüm gözlü çocuğun
    Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
    Tam ağlamak üzereyken.
    Tam zamanında koymalısın elini omzuna
    En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
    Tam zamanında tutmalısın düşerken
    Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
    Tam zamanında acımalı yüreğin
    Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
    Evsiz kalınca çoluk çocuk
    Ki uzatasın elini bir parça.
    Tam zamanında açmalısın kapını
    Hayatına girmek isteyenlere.
    Tam zamanında çıkarmalısın
    Sevginden şımarmaya başlayanları.
    Tam zamanında affetmelisin kardeşini
    Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
    Seni gecenin üçünde arayıp da
    Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
    Tam zamanında öğretmelisin oğluna
    Gerekiyorsa yumruk atmayı
    Tam burnunun üstüne
    Tiksinmeden pisliğinden,
    Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
    Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
    Tam zamanında bağırmalısın
    Acıyınca bir yerin.
    Tam zamanında gülmelisin
    Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
    Tam zamanında yatmalısın
    Yola çıkacaksan ertesi gün
    Ve arabayı kullanan sensen
    Sana emanetse çoluk çocuk
    Ve kendin.
    Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
    Son kadeh bozacaksa seni
    Ve üzeceksen birilerini
    Ertesi gün hatırlamayacaksan.
    Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
    Tam zamanında konuşmalı
    Tam zamanında şarkı söylemeli
    Tam zamanında susmalısın.
    Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
    Annenin babanın evini,
    Tam zamanında başka bir şehre gidip
    Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
    Tam zamanında dönmelisin memleketine.
    Tam zamanında için titremeli,
    Tam zamanında aşık olmalı
    Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
    Tam zamanında toplamalısın oltanı
    Belki de seni şampiyon yapacak
    En büyük balığı kaçırmadan.
    Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
    Tam zamanında ölmelisin
    Iskalamak istemiyorsan hayatı.

    Haydi şimdi kalk bakalım
    Silkin şöyle bir
    At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
    Vakit zannettiğinden daha az
    Haydi kalk bakalım,
    Şimdi YAŞAMAK ZAMANI...

    Can YÜCEL