İşte çocukken dinlediğim bu hikaye beni çok üzerdi çünkü çok acırdım bülbüle. Bana ne aşktan sevgiden yazık değil mi minik bülbüle. Bir de gece beni uyutmak için annemin okuduğu küçük aslancık şarkısı vardı:

Bir küçücük aslancık varmış
Bir küçücük aslancık varmış
Kırlarda koko koşar oynarmış
Kırlarda koko koşar oynarmış
Annesi onu çok severmiş
Babası onu çok severmiş
Sen benim ca ca canımsın dermiş
Sen benim caca canımsın dermiş
Aslan baba harpte vurulmuş
Aslan baba harpte vurulmuş
Küçük aslan köyden kovulmuş
Küçük aslan köyden kovulmuş
Bir de çocuk şarkısı olacak bu. Yazık değil mi aslancığa niye babası ölüyor? Niye küçük aslancık köyden kovuluyor? Anlayan beri gelsin. Ağla ağla içim çekilirdi valla.
Sonuncusu da babamın özgün hikayesi Ahtapot Kardeş. Zavallı Ahtapot kardeşle denizde hiç kimse arkadaş olmak istemezmiş. Ahtopat Kardeş yalnız başına denizde yüzermiş. Pis balıklar niye arkadaş olmazlardı onunla? Yazık değil mi minik Ahtapot Kardeşe?
Ühüüü ühüüü...
Niye böyle hikayeler anlatılır çocuklara? Yok Kibritçi Kız, Yok Kurşun Asker. Her biri ayrı trajedi...
Amaç ne anlamadım ki? Bak kaç yıl geçti aradan hala aklımda nasıl üzüldüğüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder