1 Mayıs 2010 Cumartesi

Je T'aime Strasbourg

Geçen hafta bu saatlerde Strasbourg'daydık. Hava da aynen bugünkü gibi günlük güneşlikti. Strasbourg'a gitme fikri pek tabii ki babamdan geldi. Açık söylemek gerekirse ben böyle güzel bir şehrin varlığının farkında bile değildim. Cumartesi sabahı saat 6'da Münih garından trene bindik. 4 saatliklik rahat ve keyifli yolculuğun ardından Strasbourg'a vardık. Avrupa'da trenler oldukça temiz ve rahat olmalarına karşılık bir o kadar pahalı. Uçak biletimizle tren biletimiz aynı fiyataydı o kadar diyeyim size.
Münih-Paris Est treni Ausburg, Ulm, Stuttgart, Karlsruhe istasyonlarında durduktan sonra Strasbourg'a vardı. Sonra da Paris'e doğru yoluna devam etti. Sanırım Strasbourg-Paris arası da 5-6 saat olsa gerek. Strasbourg tren istasyonu şehirin oldukça içinde. Bizim otelimiz de şansımıza hem tren istasyonuna hem de şehrin merkezine yakın bir yerdeydi. Elimizle koymuş gibi bulduk :)Sonra da elimizde haritalarımızla şehri keşfe koyulduk. Kleber Meydanı'ndan geçerek meşhur Notre Dame Katedrali'nin bulunduğu Gutenberg Meydanı'na geldik. Bu meydanların arası 5 dakika yürüme mesafe. Ve burası şehrin merkezi sayılıyor.Katedrali'n yanından Minitram'a bindik. Minitram şehrin içinde 40 dakikalık mini bir tur yapan turist bir tren. Trenden çok oyuncak trene benziyor o da ayrı. Her yarım saatte bir katedralin yanından hareket ediyor ve kişi başı 5,40 Euro. Tren yolculuğu boyunca şehir hakkında tarihi bilgi alıyorsun ve fotoğraf çekiyorsun.
Fakat müthiş yavaş gezen bu tren yolculuğu sırasınca şunu keşfettik ki aynı tur yürüyerek de pek rahat yapılabilir. Bu nedenle trenden indikten sonra aynı güzergahı bir de yürüyerek gezdik ve bol bol fotoğraf çektik. Ve pek tabii zamanımızın büyük bir kısmını Petite France'a ayırdık. Çünkü şehrin en güzel ve en turistik kısmı burası.Sizi hemencecik içine alan bu sempatik ve güzel şehir 1-2 saat içinde bizim şehrimiz oluverdi ve sokaklarında sanki uzun yıllardır geziyormuşcasına bir güven içinde dolanmaya başladık.Hiç ürkütücü olmayan, güven ve huzur veren bu şehri sevmemiz için birkaç saat gezmemiz yetti. Fransa'nın kuzey-doğusunda yer alan fakat hem Alman hem de Fransız kültürünün izlerini taşıyan bu şehir aynı zamanda Avrupa'nın başkenti kabul ediliyor. Ortaçağ ve Rönesans mimarisinin özelliklerini taşıyan Alsace evleri, kanalları ve minik köprüleriyle kartpostal gibi bir şehir burası. Gün boyu sokaklarını arşınlayıp pestilimiz çıktıktan sonra akşam yemeğine kadar otelde biraz dinledik. Sonra da akşam yemeği için rotamızı yeniden Petite France'a çevirdik. Buradaki oldukça tipik restoranlardan birinde güzel bir Fransız yemeği yiyelim istedik. Soğan çorbası ve creme brulee bence muhteşemdi. Kuşkonmaz yemeği ehh işteydi. Sümüklü böceğin ise sadece sosunu tatmaya cesaret ettim ama sosu çok güzeldi itiraf edeyim.Gece şehirde dolaşırken tanımadığımız insanların bize İyi Akşamlar demesi, garsonların müthiş kibarlığı ve herkesin güleryüzlü olması kendi ülkemin hödük insanlarını düşününce ister istemez beni çok etkiledi.
Ertesi şehrin kanallarında bot turu yaptık. İşte bu Strasbourg'a gelen herkesin yüzde yüz yapması gereken bir gezi. Kanalların arasından, ördek ve kuğuların yanından geçerken ruhumuz arındı. Yeşillik bir yandan, evlerin güzelliği bir yandan, resmen büyülendik.Batorama bot turu 1 saat sürüyor ve kişi başı 8 Euro. Üstü kapalısı ve açığı var. Biz hava çok güzel olduğu için açığını tercih ettik ve tişörtle yandık kavrulduk. Havanın ne kadar sıcak olduğunu siz düşünün. Avrupa Parlamento binasına kadar süren yolculuğun sonunda buz gibi bir birayı hak ettik :) Biraz alışveriş biraz gezinme derken aynı gün 6 treniyle de Münih'e geri döndük.

14 yorum:

zafer dedi ki...

Yeniden seyyahlığa başladınız demek.. Bravo gerçekten..Ben evden dışarı çıkmıyorum. İçimden gelmiyor.. Yorgunluğa katlanmanız hoş birşey..Sanırım ailece seyahatten hoşlanıyorsunuz..Sevgiler

g.g. dedi ki...

ayy süper arkadaşım, senin adına çok mutlu oldum (kendi adıma kıskandım-ne yalan söyleyeyim)...bu etkileyici gezi ile 2010 tatil sezonu hayırlı uğurlu olsun-bol keyifli gezilerin olsun!

zapere dedi ki...

Gezi notlarınızın arkası gelmedi... Sayenizde en azından gzmiş kadar oluyordum.. Bekliyorum.. :)

zafer dedi ki...

Fakat nerdesiniz siz?.. Umarım sağlığınız yerindedir.Uzun zaman oldu yazmıyorsunuz ! :(

zeynep dedi ki...

Valla ayıp bana çok tembellik ediyorum blogumu yazmıyorum.
Yazmamak için pek bir bahanem yok aslında. Sadece elimdeki telefonla tweet girmek daha kolayıma geliyor sanırım. Ama madem okuyanlarım merak edenlerim var :) O zaman tembelliği bırakalım. En kısa zamanda yeniden byazmaya başlayalım.

zafer dedi ki...

Sizi tembel seyyah siziii, yazın tabii. Aklımız sizde, gözümüz gezdiğiniz yerlerde kaldı :)

zapere dedi ki...

Fekat halaaaaa bekliorusss...Gelmez oldun :)

http://www.dailymotion.com/video/x3fxvr_gulay-sen-gelmez-oldun-by-aluxton_music

zapere dedi ki...

http://www.yorumca.com/hayalet-sevgililerim-filmi-izle.html#more-668



Kaçmak için çapkınlığa vurmak gerekmiyor..Ben de kaçmıştım................................Ve hayat yalnızlığa mahkumlukla geçiyor :(

zapere dedi ki...

..Benim de yazmak içimden gelmiyorrr...Neden acaba? :(

zafer dedi ki...

İyi bayramlar diliyorum... Yoksunuz, iyisiniz umarım. :(

zapere dedi ki...

İyi seneler, yeni yıl tüm umutların hayat bulduğu bir yıl olsun, diliyorum. Sevgiyle.. :)

zapere dedi ki...

Statü ajans'tan Koral'ı tanır mısınız? Emekli oldu gerçi.. :)

zeynep dedi ki...

HERKESE MUTLU YILLAR...
Yeni yılda yeniden buradayım :))

zapere dedi ki...

Ah yeni imajınızla çok hoşsunuz Zeynep Hanım.. HımmmMMMM diyorum.. :)