1 Ağustos gecesi Bodruma'a uçtum. İstanbul'da sadece 5 gün kalıp yeniden tatile çıkmak süperdi. Hem evdekilerle, arkadaşlarımla, Nimbuscuğumla hasret gidermiş oldum hem de tatil modundan çıkmadan yeniden yeni bir tatile yelken açtım. 10 günlük Bodrum tatili bir çeşit aile ve dinlenme tatili oldu. Çünkü kuzenlerim ve onların çocuklarıyla birlikte deniz, güneş ve sohbetin dışında pek bir şey yapamadık. Yani Bodrum'un gece hayatını sormayın hiçbir fikrim yok :( Bu Bodrum'a kaçıncı gelişim hatırlamıyorum bile sanırım 91'den beri geliyorum. Burası da benim için anılarla dolu bir yer. Bu anı meselesinden kurtulmanın tek yolu ülke dışında yeni bir yere yerleşmek mi acaba? Ama buraları da çok seviyorum. Çaresiz anıları bir kenara bırakıp, önümüze bakacağız. Yıllar önce Bodrum barlar sokağında yaşım tutmadığı için kapıdan döndüğüm günler dün gibi :) Şimdiyse kuzen çocuklarıyla ve eşleriyle büyüyen ailemizde çocuk peşinde koşma zamanları geldi.
Geçen sene güleryüzüyle beni kendine hayran bırakan Lara, bu sene tatlı bir cadı olarak ele avuca sığmıyordu. Valla insan gözüyle takip ederken bile yoruluyor, anne-babasının halini siz düşünün. Gözüm korkttu diyebilirim.
Melissa ve Michelle büyüdükleri için onlarla hayat daha kolaydı ama her sabah saat 9'da sesleriyle uyanırken şunu düşündüm. Gençliğin gözünü seveyim. Tekrar 20'lere mi dönsek :) Benim hala aklım barlarda, discolarda, geç saatlerde yatıp, öğlenlere kadar uyumakta...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder