13 Kasım 2009 Cuma

Mutluluğun Sırrı

Dün babam bana mutluluğun sırrı diye ppt yollamış. Mesaideyken açtım bağıra bağıra okudum. Çünkü iş yerindeki herkes bir süredir gece-gündüz çalışmaktan oldukça depresif. Hepimiz birlikte öğrendik mutluluğun sırrını.

Şimdi sıra sizde:
Psikologlar araştırmışlar ve düşünülenin aksine paranın mutluluk getirmediğini tespit etmişler. Temel ihtiyaçları karşılandığı sürece, daha fazla para ekstra bir mutluluk getirmiyormuş.
Birçok bilim adamının bu konuda yaptığı araştırmalardan çıkan ilginç sonuçlara göre mutluluğun, bizim sandığımız etkenlerden çoğuyla hiç bağlantısı yokmuş.

Para? Hiç alakası yok!
Eğitim? Hiç etkisi yok!
Zekâ? Aynı şekilde!
Gençlik? Bilakis!
Yaşlıların hayattan gençlere göre daha çok zevk aldıkları ve depresyona daha az meyilli oldukları kanıtlanmış!
Evlilik? Araştırmalara göre, evli insanlar bekârlara göre biraz daha mutlu olsa da, bunun sebebi zaten mutlu olmaya meyilli insanların evlilikleri daha kolay yürütmesiyle ilgili olabilir!
Güneşli havalar? Hayır!
Amerika'nın bol yağmurlu bölgelerinde yaşayanların Kaliforniyalı lara göre daha depresif olmadığı kanıtlanmış!

Peki o zaman insanları mutlu eden nedir diye sorabilirisiniz. Cevabı basit. İNANMAK!
Bulgulara göre dini inanç insanların mutluluğunu artıran önemli bir etkenmiş. İnanan insanlar zorluklara karşı daha kolay göğüs geriyor ve daha iyimser oluyorlarmış.
ARKADAŞLAR, mutsuzluğa karşı müthiş bir ilaçmış! Ahbapları, dostları, aileleri ve çevreleriyle daha yakın ve sık ilişki kuran insanlar karamsarlıktan uzak kalmak için en etkili formülü bulmuşlar.
Ayrıca 900 kişiye uygulanan bir test sonucu en çok mutlu eden aktiviteler saptanmış.
En çok mutluluk veren aktiviteler; arkadaşlarla sosyalleşme, evde yatıp gevşeme, dua etme ve yemek yeme... Bunları spor yapma ve televizyon seyretme takip ediyormuş.
Tuhaf ama 'çocuklarla ilgilenmek' listenin en altlarında, ev işinin bir sıra üstünde yer alıyormuş. Çoğu insanın hayatında mutluluğunun kaynağı olarak gördüğü çocukların, günlük hayatın mutsuzluk sebeplerinden biri olması ilginç! Demek ki, mutlu ettiğini sandığınız her şey mutlu etmiyor!

Tüm psikologların üzerinde fikir birliğine vardıkları üç mutluluk formülü var:
Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha çok konsantre olmak!

Şükretmek, hayattan duyduğun memnuniyeti ifade etmek, hatta bunu düzenli olarak yazmak ve söylemek, sadece insanın keyfini yerine getirmekle kalmıyor; Kaliforniya Üniversitesi' nin araştırmasına göre fiziksel sağlığı düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor, acı ve yorgunluğu azaltıyormuş.

İyilik yapmak, sözgelimi düzenli olarak bir huzurevini ziyaret etmek, bir komşuya yardım etmek,
babaanneye mektup yazmak, mutluluk derecesini ani ve dramatik biçimde artırıyormuş.

Yaptığınız işi sevip, o işe bütün konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek vermek de, mutluluğun formüllerinden biri. Marangoz olsanız da, doktor olsanız da böyle.

Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik!!!

Psikologlar yine bize anaokulunda öğretilenlerle kutsal kitaplarda yazılanları bulmuşlar:
Mutlu olmak için ÇALIŞ, İYİLİK YAP, ŞÜKRET!
Bot: Gülse Birsel'in 29/01/2007 tarihli yazısından derlenmiştir.

4 yorum:

zafer dedi ki...

Evet,bahsettiğiniz şeyi ben de okumuştum..İçsel olarak insanın hissettiği birşeydir bu ama acaba yalnız ben mi böyle düşünüyorum ve azınlıktayım galiba der kendisine..Biliriz fakat hâlâ hırs peşinde koşarız nedense.Sanırım bu konuda bizi bizim dışımızda otomatiğe bağlayan ve kendiş kaderimizi elimizde tutmamızı engelleyen bir çark içindeyiz..Fakat birkaç meşhur bankacı veya iş adamı bir yaştan sonra kendi istedikleri hayatı yaşama cesareti ile herşeyden vazgeçip istedikleri şeye yönelmişlerdi..Biri mesela bir kitap yazdı ve edebiyat ödülü aldı(Türkiye'de)....Filmi izleyebildiniz mi?(The Bridges of Madison County ).Gerçi beklenmedik bir biçimde hemen ve ani bir bitişi vardır filmin.Yönetmen ben olsaydım farklı birşey yapardım(uzun bir bitiş bölümü)..

zeynep dedi ki...

Filmi izledim çok beğendim hatta Merly Streep'in oyunculuğuna hayran oldum. Ama sonunda öyle çok ağladım ki...

Imge dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum. Çok da sihirli bir formül değil aslında ama ne yazık ki yaşadığımız dünya bizi o kadar farklı düşünme biçimlerine itiyor ki gerçeği göremiyoruz çoğu zaman..

zafer dedi ki...

Evli fakat mutsuz bir kadının bir yaştan sonra gerçekten sevdiği ama aile sorumluluklarının getirdiği mecburiyetler karşısında yakaladığı mutluluğu eliyle bırakışı ki son ışıklardaki sahne beni çok hüzünlendirmişti.Eli arabanın kapı kolunda kapıyı açıp öndeki arabaya her an binebilecekken yaşadığı tereddüt, katıla katıla için için ağladığı sahne....Yeşile dönen ışıkla herşeyin bitişi.