14 Eylül 2008 Pazar

TATİL 5. DURAK BODRUM

1 Ağustos gecesi Bodruma'a uçtum. İstanbul'da sadece 5 gün kalıp yeniden tatile çıkmak süperdi. Hem evdekilerle, arkadaşlarımla, Nimbuscuğumla hasret gidermiş oldum hem de tatil modundan çıkmadan yeniden yeni bir tatile yelken açtım. 10 günlük Bodrum tatili bir çeşit aile ve dinlenme tatili oldu. Çünkü kuzenlerim ve onların çocuklarıyla birlikte deniz, güneş ve sohbetin dışında pek bir şey yapamadık. Yani Bodrum'un gece hayatını sormayın hiçbir fikrim yok :( Bu Bodrum'a kaçıncı gelişim hatırlamıyorum bile sanırım 91'den beri geliyorum. Burası da benim için anılarla dolu bir yer. Bu anı meselesinden kurtulmanın tek yolu ülke dışında yeni bir yere yerleşmek mi acaba? Ama buraları da çok seviyorum. Çaresiz anıları bir kenara bırakıp, önümüze bakacağız. Yıllar önce Bodrum barlar sokağında yaşım tutmadığı için kapıdan döndüğüm günler dün gibi :) Şimdiyse kuzen çocuklarıyla ve eşleriyle büyüyen ailemizde çocuk peşinde koşma zamanları geldi.
Geçen sene güleryüzüyle beni kendine hayran bırakan Lara, bu sene tatlı bir cadı olarak ele avuca sığmıyordu. Valla insan gözüyle takip ederken bile yoruluyor, anne-babasının halini siz düşünün. Gözüm korkttu diyebilirim.

Melissa ve Michelle büyüdükleri için onlarla hayat daha kolaydı ama her sabah saat 9'da sesleriyle uyanırken şunu düşündüm. Gençliğin gözünü seveyim. Tekrar 20'lere mi dönsek :) Benim hala aklım barlarda, discolarda, geç saatlerde yatıp, öğlenlere kadar uyumakta...

7 Eylül 2008 Pazar

TATİL 4. DURAK ŞİRİNCE

Oldukça geriden gelsem de bir kere yazacağım diye söz verdim ya. Hiçbir durağı atlamam lazım. 26 Temmuz Cumartesi sabahı, güzel otelimize veda ederek dönüş yoluna geçtik. Her güzel şeyin bir sonu var malesef. Sayılı gün hemen bitti. Odayı 12'de boşaltmamız gerektiğinden öncesinde Burcu'yla konuşmuştuk. Dönüşte nereye uğrasak diye. Şirince fikri Burcu'dan çıktı. Ben de hemen atladım çünkü adını çok duymuştum ve çok merak ediyordum. Burcu defalarca gitmesine rağmen benim için tekrar gidebileceğini söyledi. Sağol canım arkadaşım benim. İyi ki gitmişiz çünkü Şirince adı gibi şirin mi şirin eski bir Rum köyü. Tarihi mimarisini o kadar güzel korumuş ki şimdi dünyanın dört bir yanından gelen turistleri ağırlıyor. Marmaris'ten Selçuk'a gelirken o kadar çirkin köylerden, kasabalardan, ilçelerden geçtik ki. Zevksizliğimiz bir kez daha içimi parçaladı. Bu kadar güzel bir coğrafyada bu kadar zevksiz bir mimari doku. Aman aman. Ruhumuzda yok herhalde. Rumların yıllar önce yaşadıkları şu küçük köyün sadeliğine ve sevimliliğine bakın bir de. Evlerin içi de bir o kadar güzel. Bazıları butik otel olarak hizmet veriyor, bazıları da cafe-restoran olarak. Bağları ve üzümleri meşhur olduğu için şaraptan geçilmiyor. Üstelik burada her meyvenin şarabını bulmak mümkün. Ben tatlı şarap sevmem ama tatlı şarap sevenlerin de aşık olacağı bir yer burası.
Bir de nefis gözlemeleri var ki, otlu olanını tavsiye etmeden geçemeyeceğim. Gidin görün arkadaşlar memnun kalacaksınız. Ordan çıktıktan yarım sonra bizim yazlıktaydık. Yıllarca dibimdeki böyle bir güzelliği görmemişim ya ayıp bana. Ertesi gün Metallica konserinin şerefine öğle uçağıyla İstanbul'a döndüm. Beni tanıyanlar bilir. Normalde tatilimin son günü ve son saatine kadar denizi sömürürüm. Ama bu sefer konser var diye Pazar sabahı veda ettim Ege denizine. Akşam da Ali Sami Yen'de 3. defa Metallica konserindeydim.